Özlü Sözler

Kemal Tahir Sözleri

Kemal Tahir Sözleri

Kemal Tahir Sözleri ve Alıntıları

“Gece gündüz okuyacağım” derdim. Şimdi günler, geceler bomboş… Kitaplar yığınla… Birini uzanıp alamıyorum. Alsam açamıyorum. Açsam yarım sayfada bunalıyorum. Dışarıya kulak verip dalıyorum. Sessizlik damarlarımı donduruyor. (Yorgun Savaşçı)

Dünyada, bütün bildiği bilmediği işlerle ilgisi birdenbire kesilmiş gibiydi. Ancak ölüler bu kadar yalnız, bu kadar güçsüz, böyle işe yaramaz olabilirler. (Esir Şehrin Mahpusu)

Atamıyorum üstümden yorgunluğu, ne kadar dinlensem… Bizim yorgunluğumuz gövdemizde değil, ruhumuzda olsa gerek… İki satır okuyamıyorum. (Yorgun Savaşçı)

Halbuki bizim kanunlarda teslim olmak diye bir şey yazılı değildi. Yenilen, ebediyen çekilip gider. Yerine kazanan alır… Onun da devri yenilinceye kadardır. (Gangsterler Kraliçesi)

Eşyayı saran aydınlıktan, ruhumuzu saran alacakaranlık çok daha belirleyicidir. (Kurt Kanunu)

Yani ne etiyle ne de ruhuyla zerre kadar yorulmamıştı. Oysa insan kötü bir iş yapmak zorunda kalırsa, hiç değilse ruhuyla yorulur. (Esir Şehrin Mahpusu)

Dünyada hiçbir başka şey, bu yorgana sarılış kadar, bir insanın kendi yalnızlığına sığınışını bu kesinlikte anlatamazdı. (Yorgun Savaşçı)

Hayal kurmak, insanoğlunun insan olarak yaşamaya başladı başlayalı bulduklarından bir bakıma en yücelticisi, en büyüğü, bir bakıma da en alçaltıcısı, en değersizi… (Esir Şehrin Mahpusu)

Savaş meydanlarında ölümü konduramamak nasıl yaşamanın kanunuysa, en umulmadık yerde yaşamayı alt etmesi de ölümün kanunu. (Yorgun Savaşçı)

Görüyorum ki dünya gerçekten yuvarlakmış… Fırıldak gibi de dönüyormuş… (Kurt Kanunu)

İnsan kapı dışarı edildiği yere bir daha gidemiyor. (Yorgun Savaşçı)

Yaşama sevinci fukara, aptal bir sevinçti ama, hiçbir engelin durduramadığı kadar güçlüydü. (Esir Şehrin Mahpusu)

Otuz üç yaşındayken yüz yaşındaymışsın gibi yaşamaktan bu usanmışlık… Sevdiğin kadını bile adam gibi özlemeye üşendiren bu. (Yorgun Savaşçı)

Açlık ayıp, utanma bırakmadı, namus falan hep karnı tok adamlara mahsustu. (Bir Mülkiyet Kalesi)

Bu dünyada, ne olduklarını hiç bilmeden, neleri arzuluyoruz budala gibi. (Esir Şehrin Mahpusu)

İnsanın en güçlü yönü alışması. En güçsüz yönü de bu… (Yorgun Savaşçı)

Milletler yalnız başka milletleri değil, kendi kendilerini de vuruyorlardı. Bir an dalgınlık, ölümdü. Her dönemeç, her ev, her ağaç, her cami, her kilise, hatta sevgili yatakları bile pusu yeriydi. Her yanda soygun, yangın, ölüm kol geziyordu. İş durmuş, ekip biçme, alışveriş, okuma yazma durmuştu. Her şey selin önünde sürükleniyor gibiydi. Bu durdurulmaz sürüklenişte Osmanlı ordusunun lime lime üniforması büsbütün paralanıyor, yamalar uçuşup erlerin, subayların etleri, edep yerlerine kadar açılıyordu. Her şey değişmenin ya da batmanın kaçınılmazlığını ispatlamaktaydı. (Yorgun Savaşçı)

“Aman hanımefendi, bu nasıl söz? Herkes güven ister…”
“Evet… Güvenin fazlası iyi değil… Şımarıklık verir, hantallık, hatta tembellik verir…” (Esir Şehrin Mahpusu)

Bilmem… Unutmuşum! Savaşa ilk girdiği gün insan, evet, biraz sarsılır. Bütün kurşunlar döne dolaşa gelip beni bulacak sanır! Tam tamına böyle değilse de buna yakın bir şey… (Yorgun Savaşçı)

Babam da yiğittir arkasını iktidara verdi mi! (Kurt Kanunu)

Başımıza taş yağmadığına şükür… Bunca savaş oldu, kan gövdeyi götürdü, Allah bize niçin acımaz? Neremize acısın? (Yorgun Savaşçı)

“Ak koyun kara koyun nerede belli? Geçitte… Hangi geçitte? Korkulu geçitte… Korkulu geçit nere? Mert ile namerdin ayrıldığı boğaz… Ne denilmiştir. Mert dayanır, namert kaçar!” (Kurt Kanunu)

Neden insanoğlu mezar toprağını acele örter? Ölümden korkar çünkü! Neden korkar? Korkuludur ölüm! (Devlet Ana)

İnsanların aptallıklarına da sınır yok! (Esir Şehrin Mahpusu)

Yanında de­ğilsem de, aklının içindeyim. (Kelleci Memet)

Toplumsal felaketleri alt edebilmek için başvurulan bu milli kardeşliğin, bu genel güvenin dışında kalmak, ne kadar önem vermiyor görünse de, kahredici bir yalnızlıktı. (Esir Şehrin Mahpusu)

Bence, iyilik edilenden çok, iyilik eden taşımalı yaptığı iyiliğin minnetini… (Kurt Kanunu)

Galiba, sahici büyük aşklar, sonuna kadar güvenmekten ileri geliyor. (Bir Mülkiyet Kalesi)

İnsanları bu kadar yakından tanımak iyi değil. (Esir Şehrin Mahpusu)

Dikkat et! Para senin hizmetkarın olsun. Sen paranın kölesi olma. (Bir Mülkiyet Kalesi)

Dünyada, sormaktan başka ödevi var mıdır insan oğlunun? Hayır, yoktur. Çünkü bulmaktan başka ödevi yoktur. Bulamadığımızdan sorarız. (Kurt Kanunu)

Yenmek en aptalları bile akıllandırır, en duygusuzları duygulandırır! (Esir Şehrin Mahpusu)

Saçmalayabildiği ölçüde aşar insanoğlu, kendisini…
“Nereye doğru?”
“Gerçeğe… Saçma en sağlam gerçektir, aslına bakarsan.”
— Saçmanın saçmalığı gerçek olmadığından değil, ele geçiremediğimizdendir. (Kurt Kanunu)

Yiğidin ürkeği çok yaşar. (Esir Şehrin Mahpusu)

Vuruşmaktan korkuyorum, demedim… Ölmekten de pek korkmam sanırım! Hakkından gelemeyeceğim sorumluluktan korkarım ben! (Kurt Kanunu)

Sevinci taşımak, acıyı taşımaktan daha zor… (Esir Şehrin İnsanları)

Sorumluluktan kaçan bütüninsanlar doğruluktan, çok zor, söz edecek kadar bencil sayılmazlar mı? (Kurt Kanunu)

İnsanoğlu ne zaman avanaklığa vurur? İşine gelmediği zaman… (Esir Şehrin Mahpusu)

Çelişmeli gibi görünen iki gerçek, kimileyin bir gerçeğin birbirini tamamlayan parçalarından başka bir şey değildir. (Kurt Kanunu)

Ama gene de bunların gelinebilir üstesinden… Bir küçücük umut ışığı görebilsek… (Yorgun Savaşçı)

Çocuk, yirmi beş yaşına kadar babasıyla anasını saygıyla sever, yirmi beşten sonra yargılar, daha sonra da bağışlar… (Kurt Kanunu)

Çünkü şurası iyicene bilinmelidir ki, fukara Kayserilinin adı çıkmıştır. Aslında Nevşehirli, Kayseriliyi on kez suya götürür de, on kez susuz getirir. (Yol Ayrımı)

Zor iş, herkesten başka türlü değilken, başka türlü olmak… (Yorgun Savaşçı)

Bizim memleket ıstıraba katlanmasını iyi beceriyor da, ona karşı gelmesini bilmiyor. (Esir Şehrin İnsanları)

Çoğu zaman, kuşkularımıza doğru yaşıyoruz. Korkularımızın çoğu kuruntularımızdan geliyor. Yaşamanın temposunu hızlandırmaya çabalamasak saçma korkularımızın çoğundan kurtuluruz! (Esir Şehrin Mahpusu)

Nasıl yorgun olmayalım? Her ayıplayan bakış, aşağılayan söz, dayanma gücümüzden birazını alıp götürüyor. Oysa “bizi anlasınlar!” diye bakıyoruz gözlerine… “Anlarlarsa, üstümüzden atarız bu yorgunluğu, güven gelir içimize belki…” (Yorgun Savaşçı)

Çünkü her kötülük çoluğa çocuğa gelir. Baksanıza, düşmanlar kadınlara sataşıyorlar. (Esir Şehrin Mahpusu)

Her şey değişmenin, ya da batmanın kaçınılmazlığını ispatlamaktaydı. (Yorgun Savaşçı)

Serserinin hiçbir çeşidinden korkulmaz, isterse mayın olsun. (Esir Şehrin İnsanları)

Oğlum, evlenmek, bal dolu bir kavanoza benzer. İçindeki sinekler dışarı çıkmak ister, dışarıdaki sinekler içeri girmek… Anladın mı? (Bir Mülkiyet Kalesi)

Yorulmayan, ağlamayan, ölmeyen olduktan sonra zaferin ne değeri kalır? (Esir Şehrin İnsanları)

Kız kısmı, karnını doyuracağı yerin malı… (Sağırdere)

Para kazanmayı hiç sevmiyordu ama hesapsız harcamaya bayılıyordu. (Kurt Kanunu)

Herkesin gözleri dönmüş, savaş öncesinin kibarlığı sanki ölenlerle beraber göçüp gitmişti. (Esir Şehrin İnsanları)

Kurdun öfkelendiğini anlarsın. Yılanın öfkesi anlaşılmaz! (Kurt Kanunu)

Adamın aptalı pelvan olur, hayvanın aptalı rahvan. (Sağırdere)

Bu kadar alıştınız mı boğuşmaya? Duramaz mı oldunuz dövüşmeden? Daha ne kadar sürecek bu ölüp öldürmeler? (Yorgun Savaşçı)

Kadın her zaman aklıyla, namusuyla, merhametiyle, cesaretiyle güzeldir. Boyayla, ipekle, hele etiyle, cilvesiyle değil. (Esir Şehrin İnsanları)

Kaç kere söyledim… Seni düşünürdüm her zaman, en sıkışık sıralarda… Sen aklıma gelince, ödüm kopardı ölümden… Seni nasıl özlediğimi… (Yorgun Savaşçı)

Aç midelerden doğar nur topu ihtilaller. (Esir Şehrin İnsanları)

Bir adam dinden, diyanetten fazla bahsetti mi, bir bokluğu vardır. (Karılar Koğuşu)

Çürüdük hepimiz… Çürüdüğümüzün farkına varmadan çürüdük! (Kurt Kanunu)

Şurasını da sırası gelmişken hatırlatayım ki: en korkunç ve tehlikeli irtica, inkılâpçı görünen irticadır. (Notlar 1)

Rüşvet, çalıp çırpma acımadan cezalandırılacak. (Yol Ayrımı)

Öyle bir cıvık geçit geçiliyordu ki herkes her şeyi, hatta düşmanla işbirliğini bile vatan için yaptığını söylüyordu. (Esir Şehrin İnsanları)

Aksın kanım kefenime renk olsun.
Al kefenim bayrağıma denk olsun! (Yorgun Savaşçı)

Malı olan gözünün biriyle uyur. (Sağırdere)

Hangi memlekettte, erkekler, kadın yardımını küçük görmüşse, o memleket mahvolmuştur. (Esir Şehrin İnsanları)

Ezanla geldik, selayla gideceğiz. Bu neyin telaşesi? (Kurt Kanunu)

Ben her zaman söylerim. Seni zenginlik mahvetti. İnsan biraz fakir olmasa hayatı olduğu gibi göremiyor. (Esir Şehrin İnsanları)

Biz yanlız acıyoruz ve acımakla vazifemizi yaptığımıza inanarak vicdan huzuru bile duyuyoruz. (Namuscular)

Sisli bir denizde aykırı yönlere giden iki tekne gibi, bir daha, kıyamete kadar karşılaşmamak üzere ayrılıyor gibiyiz. (Esir Şehrin Mahpusu)

Bir kötülüğü bir başka kötülükle tedavi etmek mümkün değil… (Namuscular)

Sorumluluk idrakine varmış insan, sınırsız olarak hürdür. Hürlüğü arttıkça sorumluluk artar. (Kurt Kanunu)

Devletler tıpkı insanlara benziyorlar, yaşlandıkça acınası, titrek, gülünç oluyorlardı. (Esir Şehrin İnsanları)

Ama nice doğru görünenler yanlış çıkmadı mı? Bence insan en çok görünüşe aldanıyor. Doğru sandığınız yerde yanılıyorsunuz. (Esir Şehrin Mahpusu)

İngiliz dedin mi on dakika düşüneceksin öğretmen bey, oyunu çoktur ve de en kötü oyununun üstüne yoktur. (Bozkırdaki Çekirdek)

Galiba bir gün gelecek, hepimiz yalnız iyilik yapmaktan hem korkacağız hem utanacağız. (Namuscular)

İnsan bir kere tek başına kalmaya görsün! Nerde olsa tek başınadır. Meydan savaşında bile… (Esir Şehrin İnsanları)

Devlet işine akıl ermez. Dün baş tacısın, bugün kafa gider elden. (Devlet Ana)


Kemal Tahir Sözleri ve Alıntıları
Özlü Sözler
Kemal Tahir (d. 15 Nisan 1910, İstanbul – v. 21 Nisan 1973, İstanbul), Türk romancı, yazar, senarist.

Yorum Yaz