Hikmetli Sözler

Mevlana Sözleri

Mevlana Sözleri

Mevlana Sözleri

Ben yaşadıkça Kur’an’ın bendesiyim. Ben Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) ayağının tozuyum. Biri benden bundan başkasını naklederse; ondan da davacıyım, o sözden de davacıyım, şikayetçiyim.

Fakirliği kabullenirsen, sultanın yanındaki köle gibi, kıyamet günü sevinç gözyaşları dökersin.

Öğüt verecek insana değil, örnek alınacak insana ihtiyaç var. Fetva veren çok olur ama takvayla yaşayan az bulunur.

Gönül aynan saf olmadıkça, çirkini güzelden ayıramazsın.

Körler çarşısında ayna satma, sağırlar çarşısında gazel atma.

Edepsiz insan Allah’ın lütfûndan mahrum kalır.

İnsan, nefsin arzu ve isteklerinden uzaklaşmalıdır. Nefsin dostluğunun sonucu hüsrandır. (MH95)

Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi, kardeşine de yapma. Başkası için kazdığın kuyuya, kendinin de düşebileceğini unutma. (MH257)

Kendine gel ey canımın canı, ey yüzlerce cihanım. İçinde bulunduğun anı ganimet bil. Yapacağın işi geciktirmek, ertelemek felakettir.

Ey gafil insan! Yoksulluk sultanlıktır. Senin için ahiret de büyük bir mutluluktur. Nefsani arzu ve isteklerin seni yoksullukla, yani sultanlıkla korkutmaktadır.

Üzülme… Bir yanda korku bir yanda ümidin varsa iki kanatlı olursun. Tek kanatla uçulmaz zaten.

Sopayla kilime vuranın gayesi klimi dövmek değil, kilimin tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır.

Bilmelisin ki halı olmadan baştacı olunmaz!

Niye kederlenirsin? Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olmaz. Yüzük olmayı dileyen taş, ezilmeyi yontulmayı göze almalıdır!

Bu dünya, yaptıklarımızın yankılanıp yine bize döneceği bir dağdır.

Bir gün belki sevgiliye kavuşacağım, amma o geçip giden ömrü nerede bulacağım?

Eğer sen bir kardeşinde bir kusur görürsen, bilmelisin ki o kusur sende de vardır. İnsan insanın aynasıdır, sen onda kendini görürsün. (FMF 6-45)

Tut ki dikenim, hem de kötü bir diken; fakat diken de gülle beraberdir.

Kötülüğe pişman oluyor, Allah demeye başlıyorsun ya; işte o zaman seni beladan kurtarmak için kendisine çeken O (c.c).

Söylediğimiz, sözün kabuğu; kabuktan o sırrın özünü, içini kim bulmuştur ki? (DK, s. 3735)

Kendine gel, sûfî içinde bulunduğu vaktin oğludur; geçen yıldan, gelecek yıldan geç; sıçra.

Aşka âr namus sığmaz; utanmayı, ululanmayı bırak.

Yüz gönlüm, yüz canım olsaydı yüzünü de sana verirdim; bu yüzden de neşelenir, sevince gark olurdum.

Söz bilen gönül dilimizden kulaklar, gayb sırlarına mahrem olur.

Ölüm yaşayıştır; yaşayıştır ölüm; fakat gerçeği örten görüş, tersine gösterir onu.

Söz bilen gönül dilimizden kulaklar, gayb sırlarına mahrem olur.

Hayali şöylesine bir bakıverdi de o bakışın hararetiyle eridim, mahvoldum gitti.

Her dünyalığın bir gamı vardır.

Allah’ın rahmeti, rahmet içinde rahmettir. Sen bir rahmete kanaat etme, o rahmetlerin hepsini talep et.

Fani varlıklarda görülen güzellik, ilahi güzelliğin iğreti olarak onlara aksetmesinden ibarettir. İğreti güzelliklere bakma da, sen onun aslını, yani güzelliği vere ara!

Sen anılması güzel bir söz ol. Çünkü insan, kendi hakkında söylenilen güzel sözlerden ibarettir.

Vücudumuzda binler huy, güzel çirkin binlerce sıfat var. Hangi huy galipse hüküm onundur. Madende altın bakırdan fazlaysa o maden altın sayılır.

Dünya bağını kopar, maddeye olan bağlılıktan kendini kurtar da hür ol.

“Derdim var” diyorsun; dert insanı Hak’ka götüren Burak’tır; sen bunu bilmiyorsun. Sanma ki dert sadece sende var. Şunu bil ki; sendeki derdi nimet sayanlar da var.

Dünya malı Allah’ın tebessümüdür: Ona bak ama sarhoş olma.

Irmağa deniz, denize okyanus sığmaz. “Aşık” olmayana anlatsan da “Ben” “Sen” anlamaz. Hakka ulaşmak için yoldur desen kimse inanmaz. Gönlünde zerre-i miskal Şems olmayan; yanmaz, yanamaz.

Ayağın kırıldı diye üzülme! Allah senden aldığı ayak yerine belki sana kanat verecek.

Bu âlemin, bu kâinatın kitabı sensin: Aç da kendini oku ey can!

Derdin ne olursa olsun korkma! Yeter ki umudun Allah olsun.

Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu kovmaktır. Allah tozunu alıyor diye, niye kederlenirsin, Ey can?

Bir şey olmuyorsa: Ya daha iyisi olacağı için, ya da gerçekten olmaması gerektiği için olmuyordur.

Ne istersem ben Mevlâ’dan isterim. Verirse yüceliğidir, vermezse imtihanımdır.

Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil. Ne Zaman dersen bilemem ama, açılmaz diye umutsuz olma, yeter ki o kapıda durmayı bil.

Senin canın içinde bir can var, o canı ara!
Beden dağının içinde mücevher var, o mücevherin madenini ara!
A yürüyüp giden sufi, gücün yeterse ara;
Ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara.

Aşk gariptir, dili de gariptir.

Ben sevgiliden geçtim, her çeşit gülden, her çeşit dikenden vazgeçtim, tövbe ettim artık.

Yarımız sudan, topraktan, yarımız candan, gönülden; yarımız deniz kıyısı, yarımız baştan başa inci.

Güneş doğdu, ışıdı mı yıldızlar yok olur, görünmez.

Ne de tatlı cefacısın sen; ağlata, inlete âşıkı öldürürsün…

Öldüğüm gün, tabutumu götürürlerken, bende bu dünya derdi var sanma! (Şeb-i Arûs)

Yere hangi tohum ekildi de bitmedi? Endişelenme! İnsan tohumu bitmeyecek diye telaşlanma!

Nerde kaldı verdiğin söz, ettiğin yemin?
Hiç söylemiyorsun; seni canla, gönülle arayanı aramıyorsun sen.

Ey oğul!
Eğer gözünü açarsan hilm suyunun da, hışım ateşinin de Hakk’tan olduğunu görürsün.

Bakarsın bugün sever bu yürek, Yarın sevilir bakarsın. Yüreğimin özünde başka yarınlar var.

Gemiden, denizden sorma, gel de ilginçlikler seyret
Ki ben bunca yıl karada gemiyle yol almadayım.

Tut ki dikenim, hem de kötü bir diken; fakat diken de gülle beraberdir.

İki alemde de Allah’ın baktığı yer, gönüldür. Padişah daima gönle bakar.

Kendini ucuza satma; çünkü değerin çok fazla senin.

Aslından uzaklaşmış olan kimse, orada geçirmiş olduğu zamanı tekrar arar.

Gözüm, gönlüm senden başkasını görürse, o anda gözlerimin kör olmasını istiyorum ben.

Allah Teâlâ hayrın da şerrin de ortaya çıkmasına izin verir, fakat sadece iyilikten (hayırdan) hoşnut ve razı olur.

Değer bakımından iki dünyadan da fazlasın; fakat neyleyeyim ki değerini sen bilmiyorsun.

Gece gündüz âşıkların masallarını okurdum; şimdi aşkınla ben masal oldum.

Allah yolunu talep eden kişi, dünyada padişahlar padişahı olan Rabbü’l-Âlemin’i unutmadan yaşamalıdır. Asıl vatan olan âhiret yurdunu özlemeli, viran olası dünyaya aldanmamalıdır.

Nasılsın diye soruyorsun bana; bak da gör, nasılım? Yıkılmışım, kendimden geçmişim; deli divane olmuşum.

Bugün darmadağın sözler söylemek istiyorum; darmadağın olmuş kişi dağınık sözlerden başka ne söyleyebilir ki?

Yola toprak kesilirsen abıhayatı bulursun; fakat ululanır, kendini büyük görürsen bağlarla bağlanır da ateşlere atılırsın.

Yürü, can gözünü aç da aşıklara bir iyice bak; Onlar gönül gibi altüst olmuş bir topluluktur, can gibi başsız-ayaksız topluluk.

Eğer sen bir kardeşinde bir kusur görürsen, bilmelisin ki o kusur sende de vardır. İnsan insanın aynasıdır, sen onda kendini görürsün.

Söz, amel ağacının meyvesidir. Amel sözden doğar. Allah Teâlâ kainatı kelam ile yarattı. O (c.c) ‘ol’ dedi ve hemen oldu.

Ne istersem ben Mevlâ’dan isterim. Verirse yüceliğidir, vermezse imtihanımdır.

Bahar geldi, ekin zamanı erişti; kim bilir, neler ekiyorsun şu gönülde?

Hürmet et, hürmet bul. Nimet ver, nimet bul. Acı, acısınlar; hadi bir şeyler ver yoksullara.

Ey gönül, seni anlatmaya dilim dönmüyor benim; o harfler yetmiyor anlatışıma benim.

Yarın, öbür gün diye diye şu yankesici nefis, ömürleri aşırır durur.

Doğru bildiğin yolda, haksızlığa boyun eğme.

Bu gökler ve yer, anlayan için sözün ta kendisidir ve zaten onlar “Ol ve olur” sözünden doğmuşlardır.
Doğru bildiğin yolda, haksızlığa boyun eğme.

Aşkın âşığa meyli yoksa, aşık kanatsız bir kuş gibi kalır. Yazık ona!

İçinde bulunduğun anı ganimet bil. Yapacağın işi geciktirmek, ertelemek felakettir.

Âşıklara, mümkünü yok, hiç kimsenin öğüdü fayda etmez.

Savaşa dair ne düşünürsen bil ki ben uzağım ondan; sevgiye dair ne düşünürsen oyum ben, ondan ibaretim.

Yemeyi içmeyi, uyuyup rahat etmeyi bırak, gerçek dini ara da töreciği, yasacığı olmayan ebedi beyliğe erişesin.

Sanma ki dert sadece sende var. Sendeki derdi nimet sayanlar da var.

Hak yolcusu ölmeden önce ölmenin sırrına ererse, hem bu dünyada hem de ahirette Rabbinin lütuf ve ihsanlarına ulaşır.

Öğüt verecek insana değil, örnek alınacak insana ihtiyaç var. Fetva veren çok olur ama takvayla yaşayan az bulunur.

Elimde taş yok, kimseyle savaşım yok benim, kimseyle kavga etmiyorum, çünkü gül bahçesi gibi hoşum ben.
Karayı görmeyen, nerden bilecek ak nedir?

Bu sefer büsbütün âşıklığa sarıldım.
Bu sefer ham sofuluktan büsbütün ayrıldım, sıyrıldım.
Gönlümü söküp attım, bir başka şeyle diriyim şimdi.
Aklı da ta kökünden, ta temelinden yakıp yandırdım, gönlü de, düşünceyi de.

Ey sevgili, ilacım da sensin, çarem de sen, yüz parça olmuş gönlümün ışığı da sen; çaresiz gönlümde senden gayrı ne varsa yok oldu, gel.

Hürmet et, hürmet bul. Nimet ver, nimet bul. Acı, acısınlar; hadi bir şeyler ver yoksullara.

Ey gönül, seni anlatmaya dilim dönmüyor benim; o harfler yetmiyor anlatışıma benim.

Yürü, can gözünü aç da âşıklara bir iyice bak: Onlar gönül gibi altüst olmuş bir topluluktur, can gibi başsız-ayaksız bir topluluk.

Alçak sesle duyup işitene bağırıp çağırarak söz söylemeye hiç gerek yok.

Sizin bol bol gümüşünüz, altınınız olsun; sıkıntıları onaran yaratıcının güzelliği de bizim olsun.

Güneşi öven, “iki gözüm aydın ve ağrısızdır” diye kendini övmektedir.

Dünya güneşini yermek, iki gözüm kör, karanlık ve kötüdür” diye kendini yermektir.

Aşka âr namus sığmaz; utanmayı, ululanmayı bırak.

Aşk bir gün beni kurban ederse bayramım o gündür işte…

Allah’ı o kadar an ki kendini unutasın.

Söz mâna ehline az da olsa çoktur, uzadıkça
uzar, yeter mi yeter; fakat sûret ehline çok söz bile azdır, kifayetsizdir.

Üzülme…
Bir yanda korku bir yanda ümidin varsa iki kanatlı olursun. Tek kanatla uçulmaz zaten.

Allah’a toprak olana melekler secde eder. O’na (c.c) kul köle olana güzelim gökyüzü köle olur, kul kesilir.

Ey nefesi güzel rüzgârlar, ey âşıkların feryadına yetenler, ey candan da, mekândan da tertemiz yel, nerdeydin sen, nerdeydin?

Kötü düşünceli kişiye, o kötü düşünce noksan olarak yeter.

Tuzlu su, daha önce tatlı su içmiş kimse için tuzludur.

Taşlanmaktan denize hiçbir ziyan gelmez.

Şu güneş gibi yirmi tane güneş doğsa da gecemi aydınlatmaya kalksa, sen gelip de ayağını basmadıkça tanyeri ışımıyor, seher olmuyor.

Zahitlik, kötü sözü; aşıklık ise kendinden söz etmeyi terk etmektir.

Sana konak olan gönül, iki dünyadan da geniştir, iki dünyadan da üstündür; Leyla da o gönül yüzünden mecnun olur, deli divane kesilir, Mecnun da.

Sadece şekli dikkate alan kimse, aynen cansız varlık gibidir, onun mana aleminden nasibi yoktur. Görünüşte yaşlı ve hatta asırlık bir ihtiyar olsa da, gerçekte o bir çocuktur ve aklı baliğ değildir.

Gösteriş olsun diye yapılan işler, kulu gizli şirke düşürebilir. Sevap yerine günah kazandırır.

İlim ve hikmet, helal lokmadan doğar; aşk ve rikkat, helal lokmadan meydana gelir.

Zerre oldun ya, tekrar gidip de dağ kesilme; sabret, vefalı ol; vefalı oluş pek hoştur.

Biz Leyla yüzünden deli olduk, Leyla da bizden başkası yüzünden deli oldu. Başkası da bizim yüzümüzden deli olsun istemeyiz.

Başına buyruk gidiş, gidiş değildir; bir gökyüzüne bak; yıldızların hepsi de aramada, koşuşturup durmada; fakat hepsi de buyruğa uymaktadır.

Madem ki herkes kendince iyi kötü bir sevgili seçer; kendimizi bir yok için yok etmemiz yazık değil mi?
Dost dosta karşı arı duru suya benzer.

Kötülüğe pişman oluyor, Allah demeye başlıyorsun ya; işte o zaman seni beladan kurtarmak için kendisine çeken O (c.c).

Allah, yardım etmek dilerse bize yalvarmak ve münacatta bulunmak meylini verir.

Farzları, sünnetleri yerine getir de karşılığında defineler al Ondan, mücevherler al.

Amelin ne olduğunu gösterelim diye şu dünyada er arıyoruz, fakat amele müşteri bulamıyoruz, sadece sözün müşterisi var.

Suçsuz olup da susan kişiler gibi yüzünü göğe tutma.

Bilgi her şeyden baskın, her şeyden üstündür.

Aşksız gönüle sahip olan, padişah bile olsa atlas kefene bürünmüş, mezara gömülmüş ölüden başka bir şey değildir.

Her gönül aşka uğramıştır, her başa gelir bu iş; şükürler olsun benim gönlüm de aşka düştü, bana da müyesser oldu bu iş.

Onun vehmine düştüm de böylece sonunda onu buldum, ona kavuştum.

Aşka düş de adı sanı terk et, taneleri de bırak, tuzağı da; taşa altın adını tak, cefaya, eziyete şeker de.

Dünya gaflet üzerine kurulmuştur. Eğer gaflet olmasaydı, bu dünya olmazdı.

Dünyada cefa etmeyen güzeli kim görmüştür?

Sus, aşk definesini yıkık yerlerde ara, bu define bahar mevsiminde yıkık yerlerde biter, yeşerir.
Murada ermeyişin hep murat arayışındandır. Yoksa saçılır üzerine bütün muratlar.

Geri gel, o mecliste senin kadrini, değerini kimsecikler bilmez; taş yüreklilerle oturma, çünkü bu madenin incisi sensin.

Doymadı benim canım, sözü bitirme, yeter deme. Hiç kimseden geri kalmazsın, usanmış olsan bile.

Yâr ile gül bahçesinden geçtim
Farkında olmadan güle öylesine bir baktım
Sevgilim görünce beni, utan, dedi, utan…
Benim yüzüm buradayken güle mi bakıyorsun?

Her gönlün, her düşüncenin kaybettiğisin sen; fakat her kaybolanı da bulansın sen.

Güneşi öven, “iki gözüm aydın ve ağrısızdır” diye kendini övmektedir. Dünya güneşini yermek, iki gözüm kör, karanlık ve kötüdür” diye kendini yermektir.

Her gülün bir dikeni vardır, definenin üstünde de yılan olur. Çektiğin acı, ettiğin sabır, sonucu tatlı dileğine ulaştırır seni a benim canım.

Gamlara dalsam, eziyetlere düşsem, bedenime sığmaz bir hale gelsem yine de senin gibi bir bayrama kurbanım ben, kurban.

Her şey sevgilidir; âşıksa bir perde. Sevgilidir diri, âşıksa bir ölü.

Dildaşından ayrılan kişi, yüzlerce nağmesi de bulunsa dilsiz olur.

Aşk iddiasında bulunmak kolaydır. Fakat buna delil ve kanıt olmalıdır.

Allah Teâlâ’nın senin üzerindeki hakkı ve sana olan lûtfu, senin varlığından ve senin kulluğundan çok daha öndedir.

Bana istedikleri kadar kötü desinler, beni istedikleri kadar kınasınlar; güzellere kulum, köleyim; bana iyilik bile etse çirkinle konuşup kaynaşamam ben.
Sus! Elbette bülbül döner, gül bahçesine yine gelir.

Herşeyden vazgeç, çünkü orada hem sen olasın hem o; buna imkan yok. Oraya sen sığamazsın, orda ondan başka dost, ondan başka yardımcı yok.

İnsan, nefsin arzu ve isteklerinden uzaklaşmalıdır. Nefsin dostluğunun sonucu hüsrandır.

İnsan iyiliğin kölesidir.

Canım, canına karışmıştır; Seni inciten şey beni de incitir.

Ey sevgili, ilacım da sensin, çarem de sen, yüz parça olmuş gönlümün ışığı da sen; çaresiz gönlümde senden gayrı ne varsa yok oldu, gel.

Ey aşk, herkesin yanında birçok adın sanın var, fakat ben dün bir ad daha taktım sana, bir adını daha söyledim: İlâcı olmayan dert.

Bu sefer büsbütün âşıklığa sarıldım.
Bu sefer ham sofuluktan büsbütün ayrıldım, sıyrıldım.
Gönlümü söküp attım, bir başka şeyle diriyim şimdi.
Aklı da ta kökünden, ta temelinden yakıp yandırdım, gönlü de, düşünceyi de. (76)

Hayat nerde daha fazlaysa, nerde daha düzgünse insanlar orda daha fazla kendilerinden geçmişlerdir. (150)

Sen topraktın, gönül oldun. Bilgisizdin, akıllandın. Seni bu çeşit çekip buraya getiren, gene çekip sürüyerek oraya götürüyor. (153)

Ey nefesi güzel rüzgârlar, ey âşıkların feryadına yetenler, ey candan da, mekândan da tertemiz yel, nerdeydin sen, nerdeydin?

Hile tohumlarını ekip duruyordun, hayıflanmadaydın, Allah’ı yok sanmıştın, şimdi gör bakalım a kaltaban.

Gına geldi saltanattan Hz. Süleyman’a,
Hz. Eyüp doymadı belâ ve imtihanlara.
(2/11.178)

Kalk, can var, cihan var, gençlik var; bak, güneş doğdu, ışıklar saçıyor.

Kalk, kıyamet terazisi kuruldu; bir kendini tart bakalım, hafif misin, yoksa ağır mısın?

Ney sesini işiten, fakat neyinin bilgisini, hünerini anlamayan kulaktan bezmişim ben.

Hz. Mevlâna (k.s)


Mevlana Sözleri
Hikmetli Sözler
Mevlâna Celâleddin (k.s) (d. 30 Eylül 1207, Belh, Afganistan – ö. 17 Aralık 1273, Konya), mutasavvıf, yazar, şair.

Yorum Yaz